Aradan geçen 13 yıla rağmen Fukuşima hâla radyoaktif

Depremin tetiklediği Fukuşima Nükleer Santralı’ndaki kazanın üzerinden 13 yıl geçti. Buna rağmen çekirdek erimesi yaşanan üç nükleer reaktördeki erimiş nükleer yakıta ulaşılamadı. Radyoaktif su okyanusa boşaltılıyor, binlerce kişi ise evlerine dönemiyor.

Dünya tarihindeki en büyük nükleer santral kazalardan biri olan Fukuşima nükleer santral kazasının üzerinden 13 yıl geçti ancak kazanın etkisi hâlâ sürüyor. 11 Mart 20211 tarihinde meydana gelen ve üç reaktörde de çekirdek erimesi yol açan kazadan bu yana reaktörleri kontrol altında tutmak amacıyla soğutma çalışmaları aralıksız sürdürülüyor. Soğutma çalışmaları nedeniyle ortaya çıkan ve geçici depolarda bekletilen yaklaşık 1,3 milyon ton radyoaktif suyun peyderpey okyanusa bırakılması da sorunları çözmüyor. Tahliye sırasında toprağa sızan 5,5 ton radyoaktif suyun yanı sıra, okyanusa bırakılan su da doğal hayat ve balıkçılık için büyük risk teşkil ediyor. Radyoaktif suyun okyanusa boşaltılması kararı komşu ülkelerde büyük tartışmalara neden oldu, Çin ve Rusya Japonya’dan deniz ürünü ithalatını yasakladı. 

Nükleer santraldan sızan radyasyon sadece okyanusu değil toprağı da kirletiyor. Kazadan sonra bölgeyi terk etmek zorunda kalan ve sayıları 164 bini geçen bölge sakinlerinin 27 binden fazlası evlerine dönebilmiş değil. Resmi istatistikler konusunda bazı kaygılar olsa da, 10 vilayette yapılan 36 bin gıda analizinin 135’inde sınır değerlerin aşıldığı görüldü. Topraktaki kirliliği azaltmak adına Japonya kirlenmiş alanlardaki yüzey toprağının 10 santimetresini kazıyıp, atık depolama alanlarına götürüyor. Bu alanların kapasitesi de dolmak üzere.  Binaların cepheleri ve her türlü kirlenmiş yüzey de benzer bir işlemden geçiriliyor. 13 yıldır süren çalışmalara rağmen nükleer tehlike sürüyor. 

KAZANIN MALİYETİ 660 MİLYAR DOLARI BULABİLİR

Ekosfer Derneği Kampanyalar Direktörü Özgür Gürbüz, Fukuşima nükleer felaketinin sadece doğaya değil ekonomiye de büyük zarar verdiğini belirtiyor. Japonya Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nin kazanın toplam maliyetinin 660 milyar doları bulabileceğini hatırlatan Gürbüz, “Türkiye’de benzer bir kaza olması halinde yaşayacağımız ekonomik krizi tarif bile edemeyiz. Elektrik üretmek için bu kadar büyük bir risk almak zorunda değiliz. Elektrik üretim gücü fazlamız var. Enerjiyi daha verimli kullanıp, yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirirsek enerji ihtiyacımızı rahatlıkla karşılayabiliriz” açıklamasını yapıyor. 

Erzincan İliç’ten Soma’ya kadar uzanan onlarca büyük kaza iş güvenliği karnemizi ortaya koyuyor diyen Gürbüz, nükleer santralların atık probleminin çözülemediğini ve Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu da hatırlatıyor. “Türkiye’nin büyük bir felaketle karşı karşıya kalmadan Rusya’nın Mersin’de yaptığı nükleer santral inşaatını durdurması gerektiğinin altını çizen Gürbüz, çözümü şu sözlerle özetliyor: “Elektrik üretmenin çok daha ucuz ve dışa bağımlı olmayan yolları var. Türkiye bir güneş ülkesi ve güneş enerjisini merkeze alan bir enerji politikasını hayata geçirmeli”. 

Ekosfer Logo

Söğütlüçeşme Cad. No: 186/12 Kadıköy İstanbul
iletisim@ekosfer.org