Çernobil bir daha asla

26 Nisan 1986’da dünya tarihinin gördüğü en büyük nükleer santral kazalarından birine tanıklık ettik. Çernobil ne ilk, ne de son nükleer kazaydı. Santralın dört numaralı reaktöründe meydana gelen çekirdek erimesi sonucu bugünkü Rusya, Belarus ve Ukrayna toprakları başta olmak üzere, Türkiye ve Avrupa’nın diğer ülkeleri büyük bir radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı.

Kaza sonrası Belarus’un tarım alanlarının yüzde 22’si, orman alanlarının ise yüzde 21’i kullanılamaz hale geldi. Ukrayna’da ise kirlenen alan ise 53 bin 500 km2’yi buldu. Rusya’nın yüzde 1,5’i radyoaktif serpintiye maruz kaldı. Kazadan sonra 45 bini santralın yakınındaki Pripyat kenti olmak üzere yaklaşık 400 bin kişi bölgeden tahliye edildi. Sovyet kaynakları yangını söndürme ve temizleme çalışmaları sırasında görev yapan 800 bin tasfiyeciden 25 bininin öldüğünü belirtiyor. Uluslararası Nükleer Savaşa Karşı Doktorlar Birliği (IPPNW) ise 2006 yılında hazırladıkları raporda, 10 bin kişinin tiroit kanseri olduğunu ve 50 bin vakanın daha görüleceğini söylüyor, Çernobil’in Avrupa’da 10 bin sakat doğuma ve 5 bin ölü doğuma neden olduğunu hesaplıyordu.

Çernobil’den gelen radyoaktif bulutlar tüm dünya gibi Türkiye’yi de etkiledi. 2 Mayıs1986’da Trakya bölgesi, 3 Mayıs’tan itibaren ise Sinop üzerinden Doğu Karadeniz’e doğru ilerleyen radyasyon dalgası 5 Mayıs günü daha yoğun sezyum-137 içeren bir başka dalgayla birlikte tüm kuzey kıyısını etkisi altına aldı, İç Anadolu ve Ege Bölgesi’ne doğru ilerleyerek daha sonra tüm Türkiye’yi etkiledi. Yağış olan yerlerde etkisi arttı. Bu yüzden de Karadeniz’i daha derinden etkiledi. Çaylarda radyasyon ölçümü yapıldığında bu gerçek ortaya çıktı.Dönemin hükümeti ve yetkilileri bu gerçeği uzun süre halktan gizlemeye çalıştılar çünkü Türkiye nükleer santral kurmak istiyordu ve nükleer enerjinin gerçek yüzünün görülmesini istemediler.

Aradan geçen 38 yıla rağmen kilometrelerce toprak bugün de kullanılamaz durumda. Çernobil nükleer santralini merkez alan 30 km yarıçapındaki bir alana hâlâ izinsiz girilemiyor, yerleşilemiyor. Rusya ile Ukrayna savaşı sırasında bölgede yaşanan çatışmalar, bir başka sızıntı riskini de gündeme getirmişti. Nükleer kaza bir dakikada meydana gelebilir ama etkisi binlerce yıl sürer. Çernobil’de olanları hatırlarken, elektrik üretmek için böylesine riskli bir teknolojiye ihtiyacımız olmadığını, güneş ve rüzgar gibi daha ucuz ve temiz seçeneklerle, enerjiyi daha akıllı kullanarak ihtiyacımızı karşılayabileceğimizi de hatırlatıyor, Türkiye ve dünyadaki tüm nükleer santral projelerinin durdurulması çağrımızı bir kez daha yineliyoruz. 

Çernobil, bir daha asla!

Ekosfer Logo

Söğütlüçeşme Cad. No: 186/12 Kadıköy İstanbul
iletisim@ekosfer.org