Çernobil felaketinin 37. yıldönümünde nükleer enerjiden vazgeçilerek, iklim ve çevre dostu bir enerji politikasına geçilmeli. Dünyanın en büyük endüstriyel felaketlerinden biri olan Çernobil nükleer kazasının 37. yıldönümünde, nükleer enerjiden vazgeçilmesi için çağrıda bulunuyoruz. Kazanın üstünden 37 yıl geçmesine rağmen kilometrekarelerce alan hâlâ insan yerleşimine ve tarımsal faaliyete kapalı. Elektrik üretmek için güneş enerjisi temelli temiz […]
Çernobil felaketinin 37. yıldönümünde nükleer enerjiden vazgeçilerek, iklim ve çevre dostu bir enerji politikasına geçilmeli.
Dünyanın en büyük endüstriyel felaketlerinden biri olan Çernobil nükleer kazasının 37. yıldönümünde, nükleer enerjiden vazgeçilmesi için çağrıda bulunuyoruz. Kazanın üstünden 37 yıl geçmesine rağmen kilometrekarelerce alan hâlâ insan yerleşimine ve tarımsal faaliyete kapalı. Elektrik üretmek için güneş enerjisi temelli temiz ve ucuz yöntemlerin kullanılması halinde iklim ve çevre dostu bir enerji politikasına geçilebilir.
Kısa bir süre önce yayımlanan Uranyum Atlası’yla nükleer yakıt üretim sürecinin ve kullanılmış yakıtların doğaya verdiği zararları gözler önüne serdik. Akkuyu için getirilen nükleer yakıt kullanılmaya başlanırsa Türkiye binlerce yıl boyunca radyoaktif kirliliğe yol açacak nükleer atıklarla da tanışmış olacak. Bu atıkları yok etmenin bir yolu yok. Nükleer enerjiye bel bağlayan ülkeler de bu soruna bir çözüm bulamadılar. Rus şirket 60 yıl sonra Akkuyu’yu terk edecek ama bize tonlarca radyoaktif bırakacak. Yakıtla birlikte nükleer risk de arttı.
Almanya, İtalya, Avusturya, Belçika ve İspanya gibi birçok gelişmiş ülke elektrik üretiminde nükleer enerji yerine güneş ve rüzgar enerjisi gibi kaynaklara yöneldi. Türkiye, elektriği güneşten üretse, Rusya’ya ödenecek alım garantisinden yaklaşık 6-7 kat daha ucuza aynı elektriği mal edecek. Ancak yapılan anlaşma gereği Türkiye her yıl Rusya’ya 2 milyar dolardan fazla para ödemek zorunda bırakıldı. İklim dostu, dışa bağımlı olmayan güneş, rüzgar ve biyokütle gibi enerji kaynakları dururken neden nükleer santral tercih ediliyor bilmiyoruz. Bu projeyi savunabilen de yok. Santralın bir an önce kapatılması Türkiye’yi rahatlatır. Dünyada elektrik üretiminde nükleer enerjinin payı 17 yılda yüzde 17,6’dan yüzde 9,8’e geriledi.
Uranyum Atlası raporu, nükleer enerjinin iklim krizine yol açan seragazı emisyonları konusunda da masum olmadığını gösteriyor. Yapımından sökümüne kadar olan süreyi kapsayan tüm süreç hesaba katıldığında, 1 kilovatsaat elektrik üretmek için rüzgar santralları atmosfere 15 gram karbondioksit salarken, nükleer santrallarda bu rakam 104 gramı buluyor. Nükleer santrallar yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kıyaslandığında hepsinden daha fazla iklim krizine neden oluyor.
Söğütlüçeşme Cad. No: 186/12 Kadıköy İstanbul
iletisim@ekosfer.org