Türkiye’nin 2053 iklim stratejisi umut vermiyor

Türkiye, Azerbaycan’daki iklim konferansında uzun vadeli iklim stratejisini açıkladı. Başta kömür ve gaz olmak üzere fosil yakıtlardan vazgeçmeye dair bir taahhüt içermeyen stratejinin, Türkiye’yi 2053 net sıfır emisyon hedefine nasıl ulaştıracağı belli değil.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) 29’uncu Taraflar Toplantısı (COP29) Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de başladı. Toplantının odağında iklim krizini durdurmak için gereken finansmanın nasıl ve kim tarafından karşılanacağı tartışmaları yer alıyor. Türkiye ise toplantının ilk gününde Uzun Vadeli İklim Stratejisi’ni BM Sekretaryası’na verdi. Türkiye’nin iklim kriziyle mücadelede yapacaklarını özetleyen strateji belgesi, 2053 net sıfır hedefini tekrar etse de başta kömür santralları olmak üzere fosil yakıtlardan vazgeçmeye dair bir taahhüt içermiyor. 2053 yılında yenilenebilir enerjinin birincil enerji içindeki payını sadece yüzde 50’ye yükseltmeyi planlayan belge, bu haliyle net sıfır emisyon hedefini tutturma güvencesi vermiyor.  

Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz, strateji belgesinin hayal kırıklığı yarattığını söyleyerek, bina, ulaşım, enerji, arazi kullanımı ve ormancılık gibi birçok sektörde verilen hedeflerin bazılarının yetersiz bazılarının da hayata geçirilme tarihlerinin oldukça geç olduğuna, bunun da sorunu çözmeyeceğine dikkat çekiyor. İklim ve enerji analisti Gürbüz, “Enerjide yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği hedefleri 2050’li yıllar için yeterli değil. Türkiye daha iyisini yapabilecek potansiyele sahip. Asıl sorun ise emisyonların kaynağı olan kömür ve gaz gibi fosil yakıtlardan vazgeçmeye dair net bir planın veya tarihin olmaması. Kömür santrallarının ne zaman kapatılacağına dair ortada bir tarih yok ya da yol haritası yok. Strateji belgesindeki “fosil yakıt altyapısı gözden geçirilecek” cümlesi yeterli değil. Çıkan dumandan zehirlenmemek için önce yangını söndürmemiz gerek. Biz ise yangını görmezden gelip, yanına başka binalar yapmakla uğraşıyoruz” yorumunu yapıyor.   

Amacı çevreyi korumak olması gereken bu planda nükleer enerji gibi tehlikeli ve pahalı bir kaynağın olmasının da mantıklı bir açıklaması olmadığına değinen Gürbüz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Batarya kapasitesinde sınırlı bir artış öngörülmüş, depolamadaki açık nükleer enerji ile kapatılmak isteniyorsa bu ekstra bir maliyet getirecek çünkü artacak güneş enerjisi kapasitesiyle elektrik talebinin yüksek olduğu zamanlarda ihtiyaç duyulan kurulu güç talebi azalacak. Atıl kalan nükleer santrallara devlet desteği gerekecek ki bu santrallar yabancı şirketlere alım garantisi verilerek yapılıyor. Bunların hepsi elektrik fiyatlarını artıracak etkenler. Batarya temelli elektrik depolama sistemleri ve gerektiğinde devreye girebilecek yenilenebilir enerji seçenekleri, nükleer gibi atık sorunu çözülmemiş, tehlikeli bir kaynağa kıyasla halihazırda daha ucuz. Yanlış tercihlerle kaynak israfı yapmamalıyız”.

Daha fazla bilgi için: iletisim@ekosfer.org

Ekosfer Logo

Söğütlüçeşme Cad. No: 186/12 Kadıköy İstanbul
iletisim@ekosfer.org