RAPOR: Virüsten Kaçarken İklim Krizine Yakalanmak

Dünya 2020 yılına yepyeni bir kelimeyle başladı; COVID-19. Hayatımıza birçok bilinmezle birlikte giren koronavirüs salgını hızla tüm dünyada etkili oldu. Bildiğimiz ekonomik ve sosyal hayatı etkileyen bu virüs, çoğumuzu maske ve güvenli mesafe gibi yeni eşya ve kavramlarla tanıştırdı. Önce evlerimize hapsolduk daha sonra yeni kurallara uyarak yaşamaya başladık. Zorlandık ve zorlanmaya devam ediyoruz. Salgınla […]

Dünya 2020 yılına yepyeni bir kelimeyle başladı; COVID-19. Hayatımıza birçok bilinmezle birlikte giren koronavirüs salgını hızla tüm dünyada etkili oldu. Bildiğimiz ekonomik ve sosyal hayatı etkileyen bu virüs, çoğumuzu maske ve güvenli mesafe gibi yeni eşya ve kavramlarla tanıştırdı. Önce evlerimize hapsolduk daha sonra yeni kurallara uyarak yaşamaya başladık. Zorlandık ve zorlanmaya devam ediyoruz.

Salgınla birlikte yapılan araştırmalar, hastalanmamıza neden olan patojenlerin (konak olarak bulaştığı canlının fizyolojisini bozan ve genelde hastalıklara neden olan mikroorganizmalar) ekosistem tahribatının hızlanmasıyla yayıldığını gösteriyor. Bu konuda bilimsel bir mutabakattan bahsedebiliriz. Son 20 yılda karşılaştığımız Domuz Gribi, SARS, MERS, Ebola ve COVID-19 gibi küresel salgınların ortak noktası, hastalığın kaynağının hayvanlardan insanlara geçen zoonotik patojenler olması.

İnsanın yaban hayatına müdahalesi arttıkça, yaban hayvanlarındaki patojenlerin insana bulaşması kaçınılmaz. Koronavirüs salgınında olduğu gibi durum sadece insan ve hayvanların temasından ibaret de değil. Bir sivrisinek de hastalık bulaştırabilir. İklim krizi nedeniyle sarı humma, dang humması gibi hastalıkları bulaştıran iki tür sivrisineğin yaşam alanlarının dünya nüfusunun yüzde 49’unu etkileyecek şekilde genişleyeceği/artacağı belirtiliyor. İnsan “el değmemiş” ormanlara girdikçe, onunla birlikte yaşamak yerine doğayı tahrip etme, kontrol etme amacı taşıdıkça hem iklim krizi büyüyor hem de koronavirüs gibi sonuçları ağır salgınların sayısı artıyor.

Sorumlu olduğumuz doğa tahribatının iklim krizine yol açtığını da biliyoruz. İki hata birbirini körükleyerek daha büyük bir yangına yol açıyor. Yapmamız gereken çok açık. COVID-19 salgınını durdurabilsek bile yeni hastalıklarla karşılaşacağız. Salgınlarla baş edebilmek için iklim krizini de durdurmamız gerekiyor çünkü krizin sonuçları yaban hayatı ile insan temasını artırıyor. İklim krizini durdurmak için de doğayı yok eden bu ekonomik modelden vazgeçmeliyiz. Yoksa iki koldan bizi saran yangın kontrolden çıkacak.

Bu raporumuzda, yaşadığımız olağanüstü günlerden bilimsel bir ders çıkarmayı ve var olan çözümleri nasıl etkin kullanacağımızı göstermek istedik. Kuşkusuz koronavirüs sonrası yaşadığımız zorluklardan biri de ulaşımda güvenli seçenekler bulmak. Çalışmamızın ilk bölümünde sokağa çıkma yasakları boyunca ulaşım kaynaklı hava kirliliğinin azaldığını verilerle kanıtladık. Salgın bize “gerçek normal”in nasıl olması gerektiğinin ve temiz havanın ipuçlarını verdi. İkinci bölümde ise salgın boyunca herkesi endişelendiren ulaşım konusunda iklim krizine katkısı en az olan seçenekleri derledik. Bu araçları nasıl etkili biçimde kullanabileceğimizin ipuçlarını dünyadan örneklerle anlatmaya çalıştık.

Ekosferi koruma çabamıza katkıda bulunması dileğiyle.

Ekosfer Logo

Söğütlüçeşme Cad. No: 186/12 Kadıköy İstanbul
iletisim@ekosfer.org